Anthony Augustine
Ölüm Yiyen
Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 29
Lakap : Augustine. Ancak küçüklüğünde, ona 'Tony' demeye cesaret edenler de yok değildi.
Kayıt tarihi : 16/10/10
Bilgiler
Özel Yetenekler:
Quidditch Mevkisi:
Rpg Puanı:
    (94/100)
 |  Konu: Augustine, A n t h o n y  Ptsi Ekim 18, 2010 3:26 am | |
|
_______kimlik
ADI ~ Anthony
SOYADI ~ Augustine
YAŞI ~ Yirmi iki.
DOĞUM TARİHİ ~ 12 Aralık.
DOĞUM YERİ ~ Londra, İngiltere.
BURÇ ~ Yay.
KAN DURUMU ~ Safkan.
KÖKENİ ~ İngiliz.
BİNA ~ Hogwarts, Slytherin.
DURUMU ~ Kaçak.
BAĞLILIK ~ Ölüm Yiyen.
_______sihir
ASA ~ 13 inç, banshee saçı teli, dişbudak.
PATRONUS ~ Kuzgun.
ÖZEL YETENEK ~ Yok.
BÖCÜRT ~ Babası sandığı büyükbabası.
AŞK İKSİRİ ~ Islak toprak, sigara, ateş viskisi ve eski kitap kokusu.
KELİD AYNASI ~ Onunla gurur duyan ailesi. (Ailesinin çoğundan nefret etse bile.)
_______kan bağı
GENEL ~ Armand Augustine tarafından 16. Yüzyılda kurulmuş bir ailedir. Augustine adı, çağlar boyunca korkuyla karışık bir saygıyla anılmıştır büyücüler arasında. Pekala, büyük ölçüde korkuyla aslında. İnsanların, muhteşem kan bağlarına rağmen ilişki kurmaktan çekindiği, tekinsiz bir aile olarak kalmıştır hep. Ailenin en başından beri karanlığı desteklediğinin açıkça bilinmesi bunda etkili olabilir tabii. Yine de her savaşa katıldıklarını söylemek doğru olmaz; kimi zaman, eğer kendilerinde kazanma şansı göremiyorlarsa olayların dışarısında durmayı tercih etmiştir aile. Diğer zamanlarda, daha küçüklüklerinden düello yapmayı öğrenmiş üyeler, savaşa katılmaktan genel olarak çekinmemiştir. Aile, en yakınlarındaki okula, Hogwarts’a çocuklarını gönderir ve büyük ölçüde Slytherin, birkaç kuşakta bir de Ravenclaw mezunları verir. ‘Soy ağacından atma’ gibi bir uygulamaya inanmaz Augustinelar, karanlık anlayışa ihanet etmiş –bir muggle ile evlenmiş, kofti olan vs. – aile üyelerine kollarını açmış gibi görünse de bütün bu üyelerin başına, ilginç ‘kaza’lar gelmiştir hep.
AUGUSTİNELER DOĞAR ~ Tipik bir göstermelik, mutsuz, safkan aile evliliğine sahip olan Alexander ve Alessa Augustine çifti,ilk çocuklarını evliliklerinin ilk yıllarında doğurduğunda, bir başkasının gecikmeyeceğini düşünmüştü herkes. Ancak doğan kızdan sonra, çiftin çocukları olmadı ve bu, Augustine varisliğinin Alexander’ın kardeşlerinden birine geçeceği hissini yaratıyordu. Alexander’ın aklından, yeniden evlenip bir oğlan doğurtma şansını arttırmak için Alessa’yı şu klasik, ‘Augustine Kazaları’ndan birine kurban etmek geçmişse de Alessa, bunlardan kurtulacak kadar zekiydi ve yaşama, manikürlü pençeleriyle tutunmaya kararlıydı. Zaman içinde Alexander, eşini öldürme çabalarından vazgeçip kızını yetiştirmeye odakladı kendisini. Ancak bu konuda da pek başarılı olamadığını düşünmeye başlamıştı, Alexis, ailedeki az sayıda Ravenclaw’dan biri olunca. Yine de genç cadı, pek isyankar sayılmazdı. Eh, en azından Alexander böyle düşünmüştü. Alexis, 16 yaşındayken safkan da olsa bir Gryffindor’dan hamile kalınca, bu fikrini değiştirdi tabii. Cadıyı uzaklara gönderirken ne genç cadıyı, ne de onun çocuğunu görmek istiyordu bir daha Alexander. Ancak Alessa, çocuğun bir erkek olduğunu öğrendiğinde Alexander’a gerçeği işaret etti; eğer çocuk kendilerininmiş gibi davranırlarsa hem bir skandaldan kurtulurlardı, hem de bir varisleri olurdu. Anthony, aslında annesi olan cadıyı ablası, büyükanne ve büyükbabasını ise anne babası olarak tanıdı. Ancak ne Alexander’ın bir baba, ne de Alessa’nın bir anne gibi davrandığını söylemek mümkün olurdu. Alessa, bir anne olmak üzere değil, bir malikanenin hanımefendisi olmak üzere yetiştirilmişti ve son dedikoduları, kesinlikle bir çocuktan daha eğlenceli buluyordu. Alexander’ın çocukla ilgilenmediğini söylemek yanlış olurdu tabii ancak o, bir babadan ya da bir deden ziyade bir öğrenciymiş gibi davranıyordu çocuğa.
AUGUSTİNELER ÖLDÜRÜR ~ Yaşıtları daha eline bir asa bile almamışken Anthony, düello etmeyi öğreniyordu Alexander’dan. Hata yaparsa, babası olduğunu düşündüğü büyükbabasından Crucio’yu yiyordu, aslında hata yapmasa bile işkenceye maruz kaldığı oluyordu çünkü Alexander, çocuğun acıya direncini geliştirmek istiyordu. (‘Acı çekmek kolaydır, Küçük Tony, önemli olan ondan zevk almak.’) Bu acımasız eğitimler dışında Anthony’nin yüzüne baktığı bile olmuyordu. Alexis’in çocuğunu görmek için fazla izni olmuyordu, içmeye başlamış cadı, çoğu zaman insan içine çıkacak halde olmuyordu zaten. Buna rağmen, büyücünün çocukluğuna dair hatırladığı birkaç bulanık resimde Alexis’in gülümseyen yüzü vardı hep. Alexander ve Alessa, cadının gülümseyen yüzüne daha fazla ihtiyaç duymuyordu oysa. Artık bir varisleri vardı, Slytherin’e seçilen çocuk, belli ki gerçek babasının özelliklerini pek miras almamıştı. Birkaç kuşaktır yaratmayı umdukları mükemmel ölüm yiyendi o. Bu noktadan sonra, Alexis, sürekli bir şeyler söylemesinden endişelendikleri bir ayyaştı sadece. Ayrıca, ‘yarattıkları varlığı’, sevgiyle ‘bozmak’ istemiyorlardı. Alexander, ‘kaza’nın olmasını sağlama görevini on beş yaşındaki Anthony’e verdiğinde, bunun birçok açıdan mantıklı bir hareket olduğunu biliyordu. Alexis infazına karşı çıkmayacaktı ve Anthony, öldürmenin nasıl bir şey olduğunu tadacaktı ilk kez, hem de sevdiği tek kişininkini tadacaktı, annesininkini. Alexis karşı çıkmadı ve oğluna gerçeği açıklamadı bile, ancak yine de, cadının cesedine gerekli süsü verip Alexander’la konuştuktan sonra odasına çıktığında, gözyaşlarına engel olamadı.
AUGUSTİNELER ÖLÜR ~ Normal bir insanın, hayatında en çok sevdiği insanı öldürmek zorunda bırakılışının ardından yapacağı çoğu şeyi yaptığı söylenemez Anthony’nin. Her şeyden önce, hayatında ilk ve son defa, fiziksel acı hariç bir şeyler yüzünden ağladı (Alexander sayesinde işkencelerle epey haşır neşir olmuştu.) ki bu, beklenen bir tepkiydi. Alexander’dan, büyük ölçüde taşlaşmış bütün kalbiyle nefret etmeye başladı ki bu da normaldi. Ancak beklenilmeyecek şey, dünyadaki en çok sevdiği varlık olan Alexis’i öldürüşünün ardından başka şeyleri öldürmenin ona inanılmaz derecede kolay gelmesiydi. Alexis kadar değerli ve masum birisi ölebiliyorsa, herkes ölebilirdi ona göre. Ayrıca, nefret ettiği Alexander ve Alessa’ydı sadece, büyücü dünyası, ölüm yiyenler ya da safkanlık falan değil. Nefreti sadece kişiseldi, kurumlara ya da fikirlere karşı değildi kesinlikle. Ölüm yiyenlere saygı duymaya devam etti ve Alexis dışında, öldürülen diğer insanları zerre önemsemedi. Harekete hemen geçmedi, nefretini o anda dışarı vurmadı Anthony. Okulu bitirene, ölüm yiyenlere katılana kadar bekledi. Sonrasında da şu ‘kaza’lardan birinin gelmesini sağladı Alessa’ya. Kaza süsü vermede o kadar iyiydi ki birkaç ay sonra karısına katılan Alexander, eşinin ölümünün doğal yollardan olduğuna inanmıştı hep. Karşısında, elinde asasıyla dikilen torununu gördüğünde de şaşırmıştı ancak her halükarda öleceğini anladığında, annesinin gerçekte Alexis olduğunu söyledi ona. Kendi vicdanını temizlemek için değil, sadece Anthony’ninkini kirletmiş olabilmek için… Babasının ölümünü aile liderliğini ele geçirmek ve ölüm yiyen hiyerarşisinde yükselmek için bir şans olarak kullandı Anthony. Alexis’iyse daha sonra mümkün olduğunca düşünmemeyi tercih etti ki hiç olmazsa duygusuz bir ölüm yiyen yaratma konusunda başarılı olduğu söylenebilirdi Alexander’ın.
_______fizik
İLK İZLENİM ~ Uzaktan bakıldığında bile, Anthony’nin karanlık ruh halinin ve kendini dünyadan ciddi anlamda soyutlamasının yarattığı etkileri görebilmek mümkündür. Tam belli olmayan bir sebepten, korkutucu olmasa bile ürpertici bir hava yaratmasına karşın aynı oranda çekicidir de. Tehlikeli olduğu, onunla beraber olmanın da tehlikeli olacağını anlamak, uzaktan bile mümkündür; bu yüzden tanıştığı kadınlarda bir ikilem yaratır genelde. İçindeki iyi çocuğu –ki o çocuğun ölmese bile en azından komada olduğunu bilmektedir Anthony- uyandırmaya, onu iyileştirmeye çalışmış kadınların sayısı hiç az değildir.
YAPI ~ Boyu ortalamanın epey üstünde olmakla beraber, yolda yürürken dikkat çekecek derecede de uzun değildir tabii ki. Hayatının hiçbir kısmında zayıf olmak için çabalamamışsa da –yaptığı egzersizler büyük ölçüde hayatta kalmak üzerine yoğunlaşmıştı- hayatı boyunca hiç kilo aldığı olmamıştı genç büyücünün. Ancak çelimsiz bir duruşu da yoktur. Düello konusundaki sıkı çalışmaları dolayısıyla kasları belirginse de steroid almış hissi yaratmaz insanda, boyu gibi, normalden çok daha farklı değildir.
YÜZ ~ Belirgin, ancak çok da sert olmayan yüz hatları ve karemsi bir yüz yapısı miras almıştır, ablası sandığı annesi Alexis’ten. Gözleriyse, daha çok nefret ettiği büyükbabasınınkilere benzer: açık renk bir kahveyle yeşilin heterojen bir karışımıdır. Burnunda, büyükbabasından aldığı düello derslerinin birinden kalmış küçük bir yamukluk varsa da göze batmaz. Kumral ya da açık kahverengi olarak nitelendirilebilecek saçları her zaman kısa ve her zaman, dağınıktır.
TEN ~ Buğday renginin açık bir tonundadır teni. Güneşe çıktığı zaman kolayca yansa da büyücünün güneşle arası pek iyi olmadığı için, çoğunlukla açık renk kalır. Yine de çok açık olmadığından kızardığı –ki aslında Anthony’nin kızarmasına sebep olabilecek fazla olay yoktur- ya da aşırı fiziksel temas yüzünden –büyükbabasıyla bu konuda epey tecrübesi olmuştu küçükken- morardığı görülmez.
KOKU ~ Oradaki anıları hiç güzel olmamasına rağmen, hala Augustineların evinde yaşamayı tercih ettiğinden olacak, çoğu zaman toz ya da daha çok ‘eski zaman’ koktuğunu söylemek yanlış olmaz. Bunun dışında, annesi Alexis’in alkol alışkanlığını miras aldığından her zaman, hafif de olsa ateş viskisi kokar ki aynısını hafif bir sigara kokusu için söylemek de mümkündür. Eğer içkiden ve sigaradan yeteri kadar uzak durabilseydi, bunun altındaki baharatlı, erkeksi kokunun belirginleşmesi mümkün olabilirdi.
SES ~ Derinden gelen, muhtemelen sigara içmesi yüzünden kısık bir sesle konuşur her zaman. İngiltere’yi çok az terk etmesinden olacak, koyu bir İngiliz aksanıyla konuşur. Anthony’nin bağırdığını görmek, imkansıza yakın bir şeydir ayrıca. Büyücü kolayca kızar ancak bu zamanlarda bağırmaz, bunun yerine tıslamayı andıran bir mırıltıyla belirtir tehditlerini ki bu, her zaman fazlasıyla etkili olmuştur.
GİYİNİŞ ~ Büyücünün ne giydiğine dikkat ettiğini söylemek büyük ölçüde bir yalan olacaktır. Giydikleri şeyler çoğunlukla basittir: Bir kot pantolon, bir gömlek ve uzun bir pardösü. Mümkün olduğu kadar gölgelere saklanmaya çalışan birisinden beklenebileceği gibi kıyafetleri her zaman siyahtır. Muggle kıyafetlerini daha çok giyer ki bunun sebebi, öldürmesinin gerektiği insanlara gerçekten yaklaşması zorunluluğudur büyük ölçüde.
_______kişilik
SOYUT ~ Anthony sizi, onunla konuşmanın güzel olduğuna bile ikna edebilecekse de çoğu ilişkisinin gideceği en uzak noktadır bu (ki o da, eğer Anthony öyle düşünmenizi stratejik bir sebepten istiyorsa) : sadece iyi laflanan bir insan. Gerçekten arkadaş olarak nitelendirebileceği fazla insan yokken, dost diyebileceklerinin sayısı daha da azdır ki onlarla bile her şeyi, mesela geçmişini konuşmaz. Hayatına bir aşkın girmesineyse izin vermemiştir hiç. Bu iki durumun da, empati kurmaktaki eksikliğinden kaynaklandığı söylenebilir.
HIRSLI ~ Belki de bu yolda en çok sevdiği insanı, daha sonradan annesi olduğunu öğrendiği Alexis’i öldürdüğünden, bir ölüm yiyen olmak ve ölüm yiyenler arasındaki hiyerarşide yükselmek konusunda hırslı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yanlış anlaşılmasın, gözü asla Lord’unun ya da Layd’sinin yerinde olmamıştır gözü. Sadece, onların gözüne girebilmek için birçok şeyi göze alır, hepsi bu.
KİNDAR ~ Anthony hakkında söylenebileceklerden birisi de, dışarıya öyle görünmemeyi başarsa bile kendisine yapılanları asla unutmaması ve intikamını, çoğunlukla bir avada kadavra laneti ile hep almasıdır. Kişileri affetmiş gibi görünmekte ya da olayı unutmuş gibi davranmakta, muhtemelen kendi büyükbabasıyla yaşadığı ilk intikam deneyiminden dolayı, hiçbir sorun yaşamaz.
SİNSİ ~ Anthony’nin yanında rahat olmak, herkesin yapabileceği bir şey değildir. Davranışları her zaman ölçülüymüş gibi görünse de sakinliğinin yarattığı, her an her şeyi yapabileceği hissi çoğunlukla ürkütücüdür. Büyük ölçüde görünüşünü kullanarak insanları kendisine çekebilse de bu hissi engellemeyi kolaylıkla başaramaz. Olayları, işine öylesi geliyorsa sineye çekebilir ancak bu, onların farkında olmadığı anlamına gelmez.
ÇEKİCİ ~ Sebebini kendisi de çözememiştir ancak kadınlar üzerinde tuhaf bir etkisi vardır Anthony’nin. Büyük ihtimalle, sonuna kadar gerçek olan ‘kötü çocuk’ havasından kaynaklanmaktadır bu. Normalde buna kanmayacağını söyleyen cadıları bile etkisi altına alabilmişliği vardır. Çapkın birisi olduğu söylenemez buna rağmen, görevleri bunu gerektirmedikçe birilerini etkileme çabasında değildir.
SADIK ~ İnsanlara kolayca güvenemese ve insanlar da ona güvenmeye pek hevesli olmasa da, bazı konularda sonsuz bir sadakate sahiptir Anthony. Ölüm yiyenlerin ideoloji ve Lady’si bunlardandır işte.
ALKOLİK ~ Sudan daha çok ateş viskisidir, genç büyücünün tükettiği temel sıvı. Neredeyse hiçbir zaman tamamen sarhoş olarak görülmemişse de tamamen ayık olarak görüldüğü anlar da aynı oranda enderdir. Tek kötü alışkanlığı bu değildir Anthony’nin, sigaralarına da en az alkole olduğu kadar bağlıdır.
DENGESİZ ~ Her ne kadar, hayata dört eliyle tutunacak ve ondan vazgeçmeyecekse de, Anthony’nin ölümden korktuğunu söylemek doğru olmaz ki düellolarındaki en büyük avantajıdır bu onun. Ölüm, çok küçük yaşta tanıdığı ve çok küçük yaşta başkalarının başına getirebileceğini anladığı bir şeydir. Hatta, ilk cinayeti –annesininki- hariç, öldürmekten zevk almayı bile öğrenmiştir Anthony.
_______eklenmek için;
AD&SOYAD:
KURGU:
_______ilişkiler
MERDE, COLÈRE ~ “Yoğun Fransız aksanlı, küçük bir cadıydı onunla tanıştığımda Lady’m. Ben de küçük bir büyücüydüm açıkçası ancak o zaman bile, fikirleri benimkilerden daha büyüktü onun. Onu, o yaştayken bile hep sevdim, gerçekten. Masum, küçük bir çocuğun karşılık bulamamış aşkıydı o. Şimdiyse, bedeninden daha yaşlı, umutsuz bir katilin karşılık bulamamış aşkı.”
MORNINGSTAR, LUCİFER ~ “Potansiyelinin olmadığını söyleyemem. Tarafsız, genç bir Slytherin. Umarım yakın bir zamanda taraflı, genç bir Slytherin’e yükseltir rütbesini.”
DE CAMPO, LEONA ~ “Bu genç Gryffindor’u hatırlıyorum. Pek hoş bir geçmişimiz yok gerçi ama bu, değişebilir. Aslında, bir daha düşündüm de, muhtemelen değişmez.”
OLIVIA, EVA JENNY ~ “Seçmen Şapka’yı kaymak birası fıçısında sakladıklarından şüpheleniyorum. Bu cadı, Slytherin’e layık. Slytherinli genleri de yok değil zaten. Kendi –her ne kadar hala babammışım gibi davransam da- büyükbabamın, onun büyükbabasından bahsettiğini hayal meyal hatırlıyorum.”
LOCKWOOD, CRISTINE ~ “Bu cadı hakkında bildiğim pek bir şey yok. Aksanından, Amerikan olduğunu çıkartabilirim ve bir de Hufflepuff ama safkan olduğu, elimdeki az verilerden. Sonuçta, kendisini sevmek için hiçbir nedenim yok. Aslında, onu neden tanıdığımı bile bilmiyorum.”
|
En son Anthony Augustine tarafından Salı Ekim 26, 2010 3:07 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
|
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
