Susuzluk...
Bella, boğazındaki yanma hissi bir nebze olsun giderildiği için rahatladı ve yasak ormandan avladığı geyiği bir ağacın altına sürükledi. Şaşırtıcıydı, bir vampir olmasına rağmen oradan sağ çıkabilmesi... Gerçekten büyük bir şanstı doğrusu.
Kanı sonuna kadar çekildiğinden bembeyaz kesilmiş, yere bir yorgan gibi serili geyiğe son bir kez baktı ve oradan uzaklaştı.
Neredeyse bir saat boyunca yürüdüğünü kendi bile fark etmemişti, şimdi Üç Süpürge'nin önündeydi. Dikkatli bir biçimde barın üstünü gölgeleyen ağacın üzerine tırmandı ve uzun avlanma sürecinin kirlerini üzerinden atmak istercesine gözlerini kapayarak tüm duyularını açtı. İçeride bir dolu insan vardı, keskin kulakları kahkahaları ve birbirine karışmış farklı sesleri teker teker ayırt edebiliyordu. Ayrıca, burnuna şiddetli bir şekilde kök birasının o alkollü kokusu dolmuştu, fakat ne kadar alkolik olursa olsun hiç bir koku o çekici mavi damarlarda akan insan kanının kokusunu bastıramazdı.
Umursamıyordu. Hala aç olduğu ve o iri geyiğin kendisini doyuramadığı pekala bir gerçekti, fakat o, sadece hayvan kanıyla beslenmeye artık alışmıştı.
Bir kaç dakika sonra, onca kahkaha ve insanların arasına karışmanın verdiği bunaltıcı duyguyla yerinde doğruldu ve çevik bir hareketle ağacın üzerinden atladı. Ve o anda, almaması gereken bir kokuyu aldı.
Bu koku, kan kokusuydu. Bir insan kanının kokusu. Fakat... Bu öylesine bir kokuydu ki, Bella'nın tüm iştahını yeniden kabartan bir eroin gibiydi. Dişlerinin uzadığını ve zevkle zonkladığını hissetti. Hemen, hem de hemen buradan gitmesi gerekiyordu.
Vücudunu bara çevirerek tısladı.
Kendine hakim olamıyordu. Bu öylesine birşeydi ki, Bella bu kanın sahibinde pompalanan o lezzetli, ılık kanın tadını neredeyse alabiliyordu.
Birden elektrikler kesildi ve, gülüşmelerin ardını gürültülü bir şimşek izledi. İnsanlar sıkıntıyla homurdanmaya başlamışlardı. Muhtemelen aciz gözleriyle hiç bir şey göremiyorlardı.
Bu kesinlikle harika bir fırsat!
Hemen içeri girmek, o lezzetli ılık sıvıyı bitirene kadar içine çekmek ve oradaki herkesi teker teker öldürmek...
HAYIR!
Bella olduğu yerde durdu ve ter içinde kaldığını fark ederek derin bir nefes aldı.
Sen, bir yemin ettin.
Sinsice gülümseyerek barın içerisine daldı ve telaşlı insanların arasından bir gölge gibi sıyrılarak avının yanına doğru yürüdü.
Karanlık olsa bile, yüzünü gayet net bir şekilde görebilirdi, fakat şu anda baktığı ve bakmak istediği tek şey mükemmel, pürüzsüz ve beyaz boynuydu. Avının yanına bir adım daha yaklaşarak, tadını yavaş yavaş çıkarmak istediği için bir süre bekledi ve isterik bir kahkaha attı. Avı, kahkahayla Bella'nın varlığını yeni fark etmişçesine huzursucza kıpırdandı ve telaşlı gözlerle etrafı taramaya başladı.
Artık kaçış yoktu. Kontrolünü kaybetmişti. Şimdi, ona acı çektirip yavaşça öldürmeden önce biraz oyun oynayacaktı.